25 Haziran 2014

Fikrin İzlediği Seyir ― Arap Baharı

AHİR ZAMANLARDA DEVRİM: ALT-ÜST OLUŞ'TAN DİRLİĞE

Fikrin İzlediği Seyir: Arap Baharı

Ahmed Al Motamassik
Sosyolog ― Fas

Arap Baharı'nın öngörülemez bir şekilde ortaya çıkışı, olayları farklı veçhelerden sorgulamaya ve ele almaya teşebbüs eden birçok çalışmaya, zirveye, yayına ve de köşe yazısına zemin hazırladı. Öte yandan, bu olayları izleyen açıklamalar nihai olarak tasfiyeci ve mutedil bir etkiye sahipti. Mezkûr cihetten hareketle, bu makalenin birinci kısmı bütün açıklamaların ve toplumsal hareketlerin üretkenliğinin ircası üzerinedir.

İlk olarak; Arap dünyasını isyana iten dalgalanma etkisinin müktesebatını koruyan, şedit bir sorgulama sahasını açan bu teşekküllerle farklı vaziyetleri ele alabiliriz. Tunus, Mısır, Fas, Yemen gibi ülkelerdeki isyan dalgasından sonra şöyle denilebilir: artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu söylem; olayların küreselleştirici ve teferruatlı açıklamalarıyla sebeplerini bulup bulmamanın kaygısını aşan, etkili kimi sorular yöneltmemize yardımcı olmaktadır. Arap Baharı, zihniyetleri ve siyasi talepleri nasıl değiştirdi? İktidarla bağımız ve toplumsal hareketleri değerlendirmemiz açısından hangi etkilere sahip? İsyan dalgası olayların gidişatını nasıl değiştirdi? Gösteriler hangi yeni dinamikleri inşa etti?

Bu düşünceyle, ilk aşamada işbu meseleye yazılı olarak ileri sürülen açıklama türlerini ele alıp, ikinci aşamada dünyayı sarsan bu "kaos dalgası"na müteakip sudur eden değişimlerin mekânını ve izlerini inceleyeceğiz.

I – Arap Baharı: Üretim Yapılarına İlişkin Taslaklar

Bu konudaki alt başlıklar sosyal ağlar ve komplo teorisi üzerinedir.

A: Yeni Bilgi Teknolojisinin Başat İşlevi

Birçok yazı, gösterilerin başarısının temel sebebi olarak yeni bilgi teknolojileri ve sosyal ağlar üzerinde durdu. Yapılan çağrılar başarısızlığa uğramadığı gibi bilakis manidardı: Facebook Devrimleri, Twitter Devrimleri, Devrim 2.0, Wikileaks Devrimi… -Devrimlerin yılmaz yoldaşı, teknolojiden müteşekkildir.-

Biz; bilginin intikalinde, demokratikleşmesinde ve de nüfuzunda yeni bilgi teknolojilerin önemini es geçmiyoruz. Tam tersine, Arap düzen-karşıtlığının çıkışında ve ihyasında başat sebebin bu olduğunu söylüyoruz. Bu tezi savunanlara kulak kesilirsek; teknoloji ağları olmasaydı, Arap devrimi olmazdı. Velhasılıkelam, böylesine bir infial tek bir sebeple ilişkilendirilemez. Mevcut çalışmalar sosyal değişimlerin çok unsurlu yönüne dikkat çekmektedir. Mesela; M. Dobry, Siyasi Krizlerin Sosyolojisi'nde -siyasi değişkenlikten ve çok katmanlı bir seferberlik-ten bahseder.

Medyanın büyük bir kısmı bu sosyal ağların gücünü ve mübalağalı, dönüşümsel niteliklerini putlaştırarak hataya düştü. Oysaki açıklayıcı unsur olarak bu tabloyu genişletmek, acı ve baskı içinde tüm sosyal değişimlerin üstünü örtmek demektir. Bunun dışında, iktidarı da muhalefeti de sosyal ağları kullandı. Mevcut iktidarlar olası gösterilere karşı koymak, onları engellemek ve zımnen olayları ıslah etmek için kullandılar.

B: ABD Menşeli Turuncu Devrim Kuramı

Bu kuramın öncülleri şu şekilde sıralanır:
  • George W. Bush hükümeti tarafından 2003'te Büyük Ortadoğu adıyla duyurulan, müttefik Arap ülkelerinden ve Arap olmayan Türkiye, İsrail, İran, Pakistan ve Afganistan gibi ülkelerden oluşup amacı "özgürlük ve demokrasi" olan kuram ve ilgili açıklamalar.
  • ABD ile olan ilişkiler:
  • Müttefik olarak bilinip reformların gayet kararlı, tahribatınsa az olduğu ülkeler: Körfez Ülkeleri, Suudi Arabistan, Ürdün, Fas.
  • Tablonun Amerikalıların niyetlerine göre şekillendiği ülkeler: Mısır, Yemen, Tunus.
  • Yaptırımın sert ve acımasız olduğu azılı düşmanlar: Libya, Suriye.
  • Arap dünyasında Batı tarafından düzenlenen isyanlarda yapılan yardım ve yataklık.
Bu açıklamanın yeterince indirgemeci olduğunu ve gösteri kültürünü, tarihini ortadan kaldırdığını düşünebiliriz. Kuşkusuz; ABD'nin niyeti, stratejik çıkarlarına yönelik dengelerini korumayı sağlamak ve de "selamet"ini muhafaza etmektir. Her şeyin Makyavelci bir anlayışa göre önceden planlandığını söylemek, Amerikalıların Irak ve Afganistan'daki başarısızlıklarını unutmak olur. "Kaçınılmaz bir şeydir…" der Max Weber, ilk niyet ile son sonuç arasındaki ilişki.

Bu iki alt başlıkla yetiniyoruz; zira ekonomik, siyasi ve sosyolojik sebeplere nazaran bu kuramlar daha yeni. Ekonomik sebeplere yönelik açıklamalar; küresel kriz ve merkez-çevre arasındaki düzensiz ilişkiye yönelik... Siyasi sebeplerse hali hazırdaki hükümetlerin diktatörcü yapısı ve demokratik sisteme geçmeyi başaramamalarına… Sosyolojik sebeplerin savunucularının öteki gençlik'in kitle iletişim araçlarını kullanışındaki marifetini, beynelmilel bir eşiğe adım atmalarını ayrıcalık olarak görmeleriyse bir başka muhkem nokta olmaktadır. 




II – Arap İsyanlarının Gelişiminin Etkileri

Neden kavramının ihlali; toplumun farklı kesimlerinde, -hâl-i pürmelâl sessizliklerinde- Arap Baharı'nın etkilerini anlamımıza yardımcı olmaktadır. Bu bakışın; gücünü ve menzilini ortaya koydukça bizi daha da sorgulamaya ittiğini söylememiz gerekir.

A) Korku

İktidar ilişkisi, mevcut iktidar için tehlike sinyallerini algılama ve durumu algılama diye iki başat aygıta sahiptir. İlki: vatandaşların gereksinimlerini karşılayabilecek bir sistemin meşrulaştırılmasıdır; nihai amaç: üretim koşullarını temin eden sembolik iktidar için sembolik sermaye toplamaktır. Bu tarz bir sistem daha ziyade "demokratik" ülkelere matuftur.

İkincisi: gösterileri durdurmak ya da olası bir gösteriyi engellemek amacıyla fizikî şiddet kullanarak vatandaşta korku oluşturmak. Bu tür bir tahakküm; iktidarın başına buyruk, yönlendirici olduğu ülkelerin metasıdır. Bu noktada, söz konusu olaylardan sonra insanlar artık özgür bir şekilde kendilerini ifade etmekte ve hayır diyebilmektedir. Fas’tan iki örnek: çalışma şartlarını herkesin gözü önünde protesto eden Polisler; Adalet Bakanı’nın tutumunu eleştiren Hâkimler.

Korkunun defi, hakiki demokrasinin ihyasına bir prelüd'dür.

B) Yeis

Önceki gösterilerin muvaffakiyetten uzak oluşu savaş stratejilerinin etkisi üzerinde kimi algılara yol açtı. Suların durulması, elit kesimde yeisi tırmandırdı ve mevcut iktidarlara çelimsizleri, it-kopuk takımını silahlandırma teşebbüsünü bahşetti.  Gösterilerin seyri, umutları tazeledi ve de dirilişin her zaman mümkün olduğunu gösterdi. Siyasi kolektiflerin içtiması bu yeniden-doğuşa şahadet ediyordu. Umudu yeniden kazanımıysa, Sovyet Bloğu'nun çöküşüyle zarara uğrayan Arap Solu’nun direnişine adeta ab-ı hayat oluyordu.

C) Ayrışma

Modernistler ile gelenekçiler, laikler ile dindarlar, muhafazakârlar ile yenilikçiler… Mevcut iktidarlar her zaman ayrışma, bölünme üzerinden bir dil geliştirmişler ve bu ayrımlarda zorbalığa duçar olmuşlardır.

Tunus, Kahire, Kazablanka; geçmişinde daha önce görmediği bir halk kitlesini meydanlarında gördü.

Tüm bu olanlar, -geçici olsa bile-değişimi gerçekleştirmeye imkân sağlamıştır; biri ya da öteki olmaktan ziyade "birlikte olmaya" çalışılmıştır. Fas'ta şu anda Komünistler ve İslâmcılar arasında ortak bir temele dayalı bir koalisyon hükümeti vardır.

D) Alt-üst oluş

Gösteriler, iletişimin her türlü seçeneğini haizdi. Siyasi ve ideolojik söylemler ekonomik analizlerin, halel gelmiş makamların etrafında eklemleniyor, gelgelelim sosyal birliğin şahs-ı manevisine tesir edemiyordu; yalnızca aynı düşünceleri paylaşan ya da en azından kültürel bir birikimi olan elit kesim tarafından bir anlam veriliyordu. Bu durumun nihayetiyse: alt ve üst tabaka arasındaki uçurumdur. Bu hercümerçlik’in tersine, Arap isyanlarının söylemi daha ziyade basitti: bir terane değil, insanların hakikatiydi. 20 Şubat Hareketi, "onur" ve "adalet" içindi; "yıkım" için değil. Bu 3 ay büyük bir nüfuza sahipti, zira insanların hıncı pusuya yatmıştı ve sonra da bir olup yürüdüler.

E) Kavramsal Zincirler ve Yöntem Üzerine

Araştırmacıların çoğu siyasi krizler ve toplumsal ayaklanmalar üzerine klasik kuramları ve de olayların ehemmiyetini incelemek için çalışmalar yaptı yapmasına ama araştırmaların büyük bir kısmı değişimsel dinamiğin işlevinin gerçek mekanizmalarına değinmeden geniş çaplı açıklamalarına bir yenisini ekleyemedi, aynı söylemler defaatle tekerrür etti. Bu da genç araştırmacılara -öznenin eylemine itibar ederek- yeni yöntemleri açtı.

Arap Baharı'nın çıkışının epistemolojik etkileri:
  • Geçerli açıklamaların temelini oluşturan epistemolojik zincirin yapıbozumu.
  • Tarihsel ve sosyolojik determinizm üzerine tartışmaların canlanması.
  • Eski görüşleri saf dışı bırakan ve sosyal dinamikleri farklı bir şekilde aksettiren soruların yeniden düzenlenmesi.
  • Dönüşümlü eyleme geçişi sağlayan müteessir gücün telakkisi.
  • Yapısal ve varsayımsal bağlamlarında kolektif ve bireysel özne çeşitliliği karışıklılığının yeniden topluma kazandırılması.
  • Makineleşmemiş bir toplumun inşasının ve öngörülemezliğinin ıslahı.
  • Tek tip düşünceden azade oluş.

Bu düşüncelerimin nihai amacı, Arap Baharı'nı tarihe gömenlere birkaç kelam edebilmektir. İsyan dalgasının dönüşünü -tarih de tekerrür edecektir- açıkçası bekliyorum. "Arap Baharı" Sonbahar dönemine girdi, kış kapıda! Ortadoğu’da çok daha büyük kışların yaşanacağı muhakkak… Bu durumu, toplumların yapısından, isyanların ortaya çıkış sebeplerinden ve şu anda gelinen noktada ekonomik iflaslardan, siyasi oyunlardan ve demokratikleşme adımlarında yaşanan sıkıntılardan anlayabiliyoruz. Yakın gelecekte "Arap Baharı" kavramıyla ortaya çıkarılan bu süreci Ortadoğu'da daha doğru analiz edeceğiz ve hem Batı'da hem Amerika'daki etkilerini de daha yakından gözlemleyeceğiz.

Fransızcadan çeviren: Ali Hasar

[Ayraç Dergisi 56. Sayısında ve Heyula Eleştiri'de yayımlanmıştır.]

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

2011–2024 idea, schola, zâhir âlem